14 Şubat 2015 Cumartesi

Çandır'da toprak işleri - 1

Bu yazıdan itibaren küçük bahçemizde neler yaptığımıza ve yapacağımıza dair bilgileri ve sorularımızı paylaşacağım. Yapmak istediğimiz çeşitli şeyler var, bilgimiz az. Burada sorular sorarak ilerlersek hem kendimize cevaplar buluruz hem de diğer takip edenler için de faydalı olur. Ayrıca bir nevi günlük de tutmuş oluruz. Lütfen yorum kısmına yazıp çizmekten, sorularımıza cevap vermekten veya yeni sorular eklemekten imtina etmeyin.

Şimdiye kadar ne yaptık?

Geçtiğimiz yaz başında toplandığımız için yaz ekimi için geç kalmıştık aslında. Ama Haziran başına sarkmış da olsa, Bülent'in hazırlamış olduğu fideleri (domates, biber, patlıcan) toprakla buluşturduk. Sonrasında İstanbul'dan arkadaşımız Mesut'un getirmiş olduğu fideleri de ekledik. Ayrıca bir miktar roka, maydanoz, tere ektik ve birkaç da fasulye ve kabak tohumunu sıkıştırdık toprağa.

Bütün bunları evin hemen yanındaki, çok da yeterli toprak olmayan alanda yaptığımız için midir, bir süre her gün toprağı sulama gibi bir hataya düştüğümüz için midir (buna ek olarak komşumuz da sık sık kendi bahçesini sularken bizim bahçeyi de suladı), geç kaldığımız için midir bilmem ama kesinlikle verimsiz ve çok az ürünlü bir sezon geçirdik. Bu arada biliyorum ki yukarıdaki maddelerin her birinin doğruluğunun yanı sıra tahmin edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz binlerce etken var. Tam da bu nedenledir ki tarımda doğrunun ne olduğunu anlamak, öğrenmek; o toprağın, o iklimin ve bulunulan yerdeki mikro iklimin koşullarını değerlendirmek, çok uzun yıllar ve uzun gözlemler gerektiriyor. Cümle iyi olmadı ama amiyane tabirle, her halükarda yiyeceğim(iz) çok fırın ekmek olduğunun ve tüm o ekmekleri yedikten sonra bile doğayı tam olarak anlayamayacağımızın, onun kusursuzluğuna yaklaşamayacağımızın bilincindeyim.

Sanırım hepi topu birkaç kilo domates, bir o kadar biber, üç beş patlıcan, üç hıyar, bir miktar roka ve fesleğen yedik yazın. Hiç yoktan iyidir tabii, en azından staj oldu.

Kış için ise, o sıralar Bülent'in de yokluğunda, çevrili alanı (komşunun tavukları her yerde) evin diğer yanına kadar genişlettik. O tarafa komşu Güllü abladan almış olduğumuz bakla tohumlarını ektik ve Köyceğiz pazarından almış olduğumuz lahana fidelerini diktik. Bir de taze soğan almak için bir miktar soğan gömdük toprağa. Diğer tarafa ise yine bir miktar bakla ve yine Köyceğiz pazarındaki teyzeden almış olduğumuz bezelye tohumlarını ektik.

Sonuç, az çok soğan yedik, yiyoruz; lahanaların bir kısmı yamuldu, bir kısmı gelişmeye devam ediyor ama -tahminime göre toprak yetmediği için- epey küçükler. Bakla ve bezelyeleri bir ay önceki don fena vurdu, özellikle baklalar kötü etkilenmişlerdi ama toparladılar. Bezelyeler ise başta çok az etkilenmelerine ve coşkuyla büyümelerine rağmen geçenlerde bir anda hemen hepsi sarardı. Bunu hiç anlayamadım mesela. Şimdi ise beklemeye devam...

Hah, bir de bugünlerde Bülent bolca tohum ekti, kovandan veya tenekeden bozma yeni saksılarımıza. Kişniş, hardal, şu-bu. Bakalım hangisi çıkacak, ne olacak...

Durumumuz ne? Ne biliyoruz?

Araya sıkıştırmak isterim ki aramızda bu konuları, en azından klasik anlamda (çapalamalı vs.) tarımı en iyi bilen Bülent. Burcu, uzun yıllar köylere gidip gelmiş olmakla birlikte iki yıl önce altı ay boyunca Bayramiç Yeniköy'de yaşadı, onun da önemli bilgileri ve gözlemleri var. Bense iki buçuk yıl öncesine kadar köye ayağını basmamış, toprağa olan ilgisi ise son altı sekiz aydır -büyük bir hızla- artan bir adamım. Son aylarda permakültüre giriş kitabını ve internette bulduğum yazıları (başta permakültür platformundakiler), Fukuoka'yı ve çok kıymetli bazı blogları (Meyvelitepe, Bostancık gibi) okuyarak, ayrıca geçtiğimiz kasım ayında İstanbul Permakültür Kolektifi (İPK)'nin, Steve Read'in eğitmenliğinde gerçekleştirdiği permakültür tasarım eğitimini* alarak konuya ısınmaya başladım. Bir de Begüm'ümüz var ama bu işlere biraz mesafeli, en azından şu an için. Mesafeli derken bilfiil ilgilenmeye dair mesafeli, yoksa öneminin farkında. Kadromuz budur.

Toprağa ve kendi besinimi yetiştirmeye dair ilgimin artma nedeni son derece pragmatik aslında. Günümüzde doğru ve temiz gıdayla beslenmek gerçekten de çok büyük bir mesele. Süpermarketlerden beslenmeyi falan geçtim, pazarlarda bile köylü üreticiyi bulmak hiç kolay değil. Onları bulmayla iş bitse yine iyi, modern tarımın getirdiği "olanaklar"dan (!) onların da birçoğu faydalanıyor artık. Hibrit tohumların ve bir sürü besin takviyesinin yanı sıra "zararlılar"la mücadelede ilaç kullanmak vs. günümüzde vaka-i adiyeden. Hal böyle olunca, beslenme konusunu kendimize ve çok güvendiğim bazı ekolojik üreticilere bağlamakta ciddi fayda var. İlk aşamada sebzemizi yetiştirmeyi öğrenir, dayanıklı tahıl ve bakliyat ürünlerini, hatta belki süt ürünlerini de ekolojik çiftliklerden veya güvendiğimiz köylülerden alırsak; zamanla da daha fazlasını üretmeye geçersek, bu iş olur sanki.

Sırada ne var? Elde, gündemde ne var?

Konu çok büyük, kafam çok karışık olduğundan mütevellit iyi kompozisyonlu olmayan maddeler geliyor şimdi:

- Evin yirmi metre aşağısında, eski yıllarda ev sahibimizin sera yapmış olduğu (şu anda sera değil, üstü açık), taraçalı, üç küçük teras, bir alan var; toplam alan aşağı yukarı 40 metrekare falan. Buranın toprağı iyi gibi görünüyor. Öncelikli hedefimiz bu alanda bir şeyler üretmek.

- Elimizdeki tohumlardan yetiştireceğimiz fideler fazla gelirse (ki gelecek gibi sanki) geçen yılki bahçede yine bir şeyler deneyebilir ve/veya evin ön tarafında da -gözlemlerime göre- toprağı fena görünmeyen biraz daha alanın etrafını çevirerek üretimi oraya da taşıyabiliriz.

- Geçtiğimiz yılın domates, biber, patlıcanından tohum almıştım ama epey bilinçsiz bir şekilde. Doğru ürünlerden mi aldım, bilmiyorum. Bir de kuru ve serin bir yerde tutmak lazımmış ama bu yer buzdolabı olmamalıymış, bizimkiler gayet buzdolabında durdu uzun bir süre. Bir şey olmuş mudur dersiniz? Ayrıca permakültür eğitiminden Alaattin Kirazcı'nın verdiği güzel tohumlar da var ki onlar da iki ay kadar dolapta durdular korkarım.

Gerçi komşumuz Güllü ablalar fazla fazla tohum ayırmış, ihtiyacımız olursa vereceğini söyledi. Bakalım, görelim...

- Aynı bitkinin çeşitli tohumlarının yakın ekilmesi sonrasında hibritler oluşma riski varmış mesela, yeni öğrendim. Bunu önlemek için farklı biber, domates ve diğer tohumlarımızı, fidelerimizi birbirinden en az ne kadar uzağa ekmeliyiz, dikmeliyiz; henüz bilmiyorum.

- Şu an itibariyle en kafama yatan tarımsal yaklaşım Fukuoka'nınki ama onun anlattıkları bugünden yarına bir anda uygulanabilecek şeyler mi, emin değilim. Permakültür uygulamalarının da birçoğu kafama yatıyor.

Farklı uygulamaları bahçenin farklı kısımlarında uygulayarak olan biteni, aralardaki farkları gözlemlemek önemli bir öğrenme alanı oluşturabilir gibi geliyor. Bahsettiğim kırk metrekarelik alanda, toprağın bir kısmını sadece dirgenle havalandırmayı, bir kısmında onu bile yapmamayı, bir kısmını yine çapalamayı, bir kısmında belki sevgili Volkan'ın göndermiş olduğu kitapta bahsedilen ve Volkan'ın hararetle tavsiye ettiği "double digging" uygulamasını uygular, süreci ve sonuçları gözlemleriz, bir nebze bir şeyler öğreniriz diye düşünüyorum.

Bunların yanı sıra, her halükarda, becerebildiğimiz kadar kalın bir örtü malç tabakası oluşturacağız. Bunla ilgili notlarımı yanıma almamışım (birkaç gündür Alanya'da anne ziyaretindeyim de), bu nedenle soracaklarımı soramıyorum. Ama örtü malç ile ilgili yazılarda okuduğum her şeyi bulamasak da çevremizde olan otlar, ağaç dalları, kabukları, karton vs. ile elimizden geldiğince toprağı dış etkilerden koruyacağız. Sanırım bundan taviz vermek veya toprağın bir kısmında uygulamamak için pek bir neden yok. Ne dersiniz? (Şimdi aklıma, baharda toprak ısınmaya başladığı için malçlamanın olumsuz bir etkisi de olabileceği bilgisi geliyor ama...)

Ayrıca komşumuzun tarif ettiği yeri bulursak, birkaç km ötede ciddi miktarda koyun gübresi varmış. Koyunların ve diğer bazı hayvanların sığındığı korunaklı bir alanda, yanmış mis gibi gübre... İşte bulursak, ki bulalım mutlaka, oradan bir miktar gübre getirip kullanacağız. En az / en çok ne kadar kullanmalı acep?

- Aylar boyunca mutfak artıklarımızı komşunun tavukları ve inekleriyle paylaştıktan sonra nihayet kompost yapma niyetine girdik. 50 litrelik bir çöp kutusu alarak atıklarımızı orada biriktirmeye başladık ve kutumuz bugünlerde doldu. Hızlı ve çok miktarda kompost elde edebilmek için en güzel yol olan sıcak kompostu denemeye niyetliyiz şimdi. Bizimkiler ben yokken başlarlar mı veya ben dönünce mi el atarız bilmiyorum ama geçtiğimiz günlerde facebook'ta konuya dair bilgi almak için bir şeyler yazdım ve çok fazla yorum ve bilgi yağdı. (Şimdi bağlantıyı bulamıyorum ama profilime girip beş altı tık aşağı inerseniz hepsini görebilirsiniz)

Daha da fazlası vardı galiba ama şu an için aklıma gelenler bunlar. Özellikle İngilizce metinleri okuma konusundaki üşengeçliğime, zaten okuyarak değil yaparak öğrenebilen yapım eklendiğinde, -mesela- Meyvelitepe'nin yaptığı gibi her konuyu harıl harıl araştırma enerjisi bulamıyorum kendimde. Dolayısıyla laf aramızda bazı konularda hazıra konarsam, çok memnun olurum. Kaldı ki her seferinde bilgileri yeniden keşfetmeye çalışmak da çok anlamlı değil di mi? Her ne kadar her farklı iklimde, farklı toprakta, farklı kişilerin yapacağı uygulamaların birbirinden farklı sonuçlar vereceğinin farkında olsam da alacağımız her türlü bilgi ve edineceğimiz her deneyim, her gözlemimiz bizi bir adım ileriye taşıyacaktır.

Yola çıkıyoruz, bakalım neler göreceğiz... Desteklerinizi, fikirlerinizi bekliyoruz.

Sonradan ekleme: Nasıl unuttum, fide yetiştirmek için ufak bir de sera yapacağız.

* Bu eğitim, kurs katılımcılarına İPK'nın ve Steve Read'in bir armağanıydı ve bu konuda başta Steve olmak üzere, İPK kurucuları Dilek ve Seda'ya, ayrıca hem çevirmenlik hem bir nevi yardımcı eğitmenlik yapan Emre (Rona)'ye ne kadar teşekkür etsem az. Bir de hayvancılık ile ilgili kısımları aktaran Murat Onuk'a... Eğitim için sadece masrafları ödedik, hatta Steve'e kalsa uçak bileti ve diğer masrafları bile almak istememiş de zorla verdiler. ((:

2 yorum:

  1. Selamlar,

    Sorulariniz genellikle sebze yetistirmeye yonelik. Bu konuda pek cok farkli yaklasim var, bazen biribirini tamamlayan, bazen de celisen. Biz de baslarda bu konuda deneyimsiz oldugumuzdan olabildigince farkli teknigi yanyana denemeye calismistik. Ama bir sure sonra bunun fazla verimli olmadigina karar verdik. Size tavsiyem biraz tecrube kazanana kadar tek bir teknikte karar kilip onu en iyi sekilde uygulamaya calismaniz. Bu sirada topragi, tohum almayi, bitkilerin ozel ihtiyaclarini, yabani ot ve zararli mucadelesi gibi genel konulari ogrenmeye baslamis olacaksiniz. Bundan sonra eger sectiginiz teknikten memnun kalmazsaniz, diger tekniklere gecebilirsiniz. Bu sekilde ilerlemenin cok daha verimli olacagini dusunuyorum.

    Size tavsiye edecegim teknik biointensive (Double digging). Hazir elinizde kitap da varken buna odaklanin derim. Bu teknikte kompost cok onemli, o yuzden kompost yapmayi da cok iyi ogrenip uygulama sansiniz olacak.

    Hala tohum alan insanlar bulabiliyor olmaniz cok guzel. Size onerim, kendi cevrenizden yerli tohumlarla ve cok fazla cesit yapmadan ise baslayin. Deneyiminiz arttikca farkli tohum denemeleri yapin.

    Cok heyecanli ve keyifli gunler sizi bekliyor.

    Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öneriler için çok teşekkürler Pınar. Sizin geçtiğiniz yolları yıllar sonra okurken pek gülümsedim. Benzer yollardan birkaç yıl arayla geçtiğimizi gördüm. Benzer yola çıkışlar, sorgulamalar, araştırmalar (bende araştırma kısmının zayıf olduğunu yazdım gerçi), keşifler...

      Double digging'e mutlaka önem verelim biz, dediğin gibi. Bununla birlikte yine de denemeler yapmak da fena fikirmiş gibi gelmiyor. Daha hızlı bir öğrenme alanı olur sanki ama, tabii bilmiyorum yine de.

      Sil